Sahip olmadığın şeyle eğlenmek – Engin Kurtay

(*) Yazının başlığı Todd McGowan’ın, “Enjoying what we don’t have – The political project of psychoanalysis” (University of Nebraska Press, 2013) kitabından ödünç alınmıştır.

(Bu yazının ilk versiyonu Sendika.org’da yayımlanmıştır.)

Bir yoksunluğun simgeleştirilmesi nasıl oluyor da eğlenceye dönüşüyor? Bu mekanizmayı anlamak için Profesör Slavoj Zizek’in “Ego Ideal and the Superego, Lacan as a Viewer of Casablanca” ve Owen Hewitson’s “What Does Lacan Say About … Jouissance?” makaleleri rehberliğinde ilerleyeceğim.

İdeal ego, öznenin (küçük öteki) büyük Öteki tarafından görülmeyi arzuladığı halidir. ‘İmgeseldir’. Ego İdeal ise, öznenin toplumsal kurallar ve yasaya göre kendini konumladığı halidir. ‘Simgeseldir’. Süperego, ego ideal’in kötü ikizidir, karanlık arka yüzüdür. Özneyi kurallara, yasaya uymamakla suçlar, onu yargılar, damgalar, özneyle alay eder. Eğlence ile müstehcenlik arasındaki paradoksal ilintiyi buradan hareketle anlayabiliriz: özne ne kadar itaat etmeye çalışırsa başı o kadar çok derde girer, çünkü süperegonun yargılamasına da o kadar açık (tabi) hale gelir – birbirine karşıt bu ikili (Ego Ideal X süperego) bireyi giderek kendi kendini besleyen bir ‘müstehcen keyif’ kısırdöngüsüne hapseder. Continue reading “Sahip olmadığın şeyle eğlenmek – Engin Kurtay”

Enjoying what we don’t have* – Engin Kurtay

(*) The title is barrowed from the book of Todd McGowan, “Enjoying what we don’t have – The political project of psychoanalysis“, University of Nebraska Press, 2013.

(Sendika.org’da Türkçe’sini okumak için tıkla)

How does the symbolization of a lack turns into fun? To understand this mechanism, I will proceed under the guidance of the articles of Professor Slavoj Zizek’s “Ego Ideal and the Superego, Lacan as a Viewer of Casablanca” and Owen Hewitson’s “What Does Lacan Say About … Jouissance?

The ideal ego is the way the subject (small other) desires to be perceived by Other, thus, it is ‘imaginary’. Ego Ideal, by contrast, is the subject’s self-positionning into societal rules, thus, it’s “symbolic”. The superego is distinguished from Ego Ideal as its back-face, evil twin: it judges, “stigmatizes” the subject by its inadequacy to conform law. It mocks, have fun with it. Here reveals the paradoxical formula that connects ‘jouissance’ to ‘obscene’: The more Subject tends to comply, the more it becomes subject to get judged and stigmatized – and this duality of opposite agencies (Ego Ideal versus the superego) become eventually trapped into a swirl of self-perpetuating ‘obscene jouissance’. Continue reading “Enjoying what we don’t have* – Engin Kurtay”

Babi Yar – 1 – History of Jews in Kiev

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

The interview in the video above was made in the winter of 2017 with Yelena Lugovaya, Professor of History, Academy of Sciences of Ukraine in Kiev, the last survivor of Babi Yar. Her granddaughter, our Kiev representative and Arsenal Art Gallery curator Alisa Lozhkina made the simultaneous translation of the speech.

The testimony of Prof Lugovaya is to be compared with that of a Karaite Judaist lady living at the same period of time in Istanbul. Kiev versus Istanbul !

This part tells about the History of Jews in Kiev and the pre-War period to give our audiences a general knowledge prior to Babi Yar massacre. The aim of this study is to contrast the city lifes in Kiev and in Istanbul during the Second World War then to judge the neutrality policy of the Turkish government.

As a reminder, President İnönü was accused by the opponent party members in “killing the manhood of Turkish People” by not taking part in the War.

The goose’s foot is scalloped – Article dediquée aux «Gilets Jaunes» – Engin Kurtay

— Joint article with Prof Şener Üşümezsoy – The Redskin !!!! —
— And with contributions of AliPolaT – The Director !!!! —

Gilets Jaunes: «Les élites parlent de fin du monde, quand nous, on parle de fin du mois» (Raphaëlle Rérolle, Le Monde, Publié le 24 novembre 2018 à 09h20 – Mis à jour le 25 novembre 2018 à 15h32)

”New communication technologies” that we know as peaceful, democrat, pluralist, will supposingly make the world a big village where everyone should be brothers, sisters with each other, they are no longer new nor peaceful. They have already passed the competitive capitalist phase. They became oligopolistic. They eat rent. Instead of creating new jobs, they obstruct employment and economic development. They have penetrated the state, intertwined with the repressive apparatus of state, they became panopticon – Edward Snowden is in exile since he revealed this condition. Continue reading “The goose’s foot is scalloped – Article dediquée aux «Gilets Jaunes» – Engin Kurtay”

Install our android mobile apk in Google Store!

We have developed our special android application for our special valuable readers’ mobile phones to ease your access to our site and your reading our articles. Click here to connect to Google Store. Then install our application.

Our application is only available for devices with android operating system. If you use an iPhone, you must first discard your phone, then buy and android OS device and then install our application.

The geopolitics behind the killing of Jamal Khashoggi – Engin Kurtay

History is alive. At first hand we always have a lie. The lie immediately after the incident is the most believed, the least questioned lie. Time erodes the data but it also helps historians to find new sources. Sometimes a single document changes the whole story, sending a huge library to the trash. History is a relentless inquiry and research discipline. As you plunge deeper into the subject, the more you find out that your knowledge is limited, the more you see that the goose’s foot is more combed than you thought. In that respect History is the “hardest” of all sciences. Continue reading “The geopolitics behind the killing of Jamal Khashoggi – Engin Kurtay”

Kaşıkçı cinayetinin jeopolitiği – Engin Kurtay

Tarih canlıdır. Önce yalan vardır. Olaydan hemen sonraki yalan en inanılır, en az sorgulanır yalandır. Zaman verileri erozyona uğratır ama tarihçilerin yeni kaynaklar bulmasına da vesile olur. Bazen ortaya çıkan tek bir belge ile bütün hikaye değişir, koca bir kütüphane çöp olur. Tarih, amansız bir sorgulama ve araştırma disiplinidir. Konunun içine daldıkça bilmediklerinizin daha fazla, kazın ayağının sandığınızdan daha taraklı olduğunu görürsünüz. Bu yönüyle Tarih en gerçek bilimdir. Continue reading “Kaşıkçı cinayetinin jeopolitiği – Engin Kurtay”

Eisenstein’a Amerika’dan gönderilen “yoldaş” – Ali Polat, Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Bu makale daha önce yayımladığımız “Sergei Eisenstein’ı anlamak” başlıklı ana makaleye ikinci ektir. Ana makalenin Türkçe versiyonunu teknik bir arıza nedeniyle sunamıyoruz, İngilizce’siyle idare edin.


“Avant-garde dedikleri bu mu?”

“ya da Ortaçağ keşişinin modern versiyonu mu ?…”

Eisenstein’ın 1933’te depresyon tedavisi için akıl hastanesine kapatıldığını ifade eden Marie Seton, bu depresyonun nedenini Meksika projesini tamamlayamamış olmanın üzüntüsüne yorarken yine gerçeğin sadece bir kısmını – yarattığı Eisenstein efsanesiyle uyumlu, kitlelere yedirip yutturabileceği kısmını – dile getirmektedir. Biz ise Eisenstein’ın Meksika’dayken eşcinselliğinin ifşa olması nedeniyle hastaneye kapatıldığını düşünüyoruz, çünkü Stalin dönemi devlet bakışı eşcinselliği hastalık olarak görmektedir. Upton Sinclair‘ın projeyi durdurması ve Eisenstein’ı kovmasının nedeni ise, aylar boyu yaptığı çekimlerde 61 km negatif yakmasına rağmen izlenebilir bir ürün çıkaramaması, üstüne üstlük rehberiyle ilişkisinin ifşa olması ve Sinclair’den hortumladıkları parayla ekibin böyle bohem bir hayat sürmesinin Upton’ın eşi Marie Craig Sinclair‘in sabrını taşırmasıdır. Continue reading “Eisenstein’a Amerika’dan gönderilen “yoldaş” – Ali Polat, Engin Kurtay”

The “comrade” sent to Eisenstein from USA – Ali Polat, Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

2nd Appendix to our article “Understanding the prodigy of Sergei Eisenstein


“or Middle Ages monk ?…”

Marie Seton relates the depression of Eisenstein to not being able to complete Sinclair’s project in Mexico. Marie Seton’s evaluation, however, expresses only some part of the truth – the part that is compatible with the Eisenstein myth she created, making it convenient to be told to the masses. The reason why Upton Sinclair stopped the project and fired Eisenstein was the exposure of Eisenstein’s relationship with his guide. This disclosure was the last drop. Upton’s wife, Marie Craig Sinclair got off at half-cock seeing Eisenstein’s bohemian life without being able to produce any piece of viewable film having spent months for burning thousands of meters of negatives. Continue reading “The “comrade” sent to Eisenstein from USA – Ali Polat, Engin Kurtay”

“Bejin Çayırı”, Shumyatsky ve Babel’i idama götüren bir test miydi? – Ali Polat, Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Bu makale daha önce yayımladığımız “Sergei Eisenstein’ı anlamak” başlıklı ana makaleye birinci ektir. Bu ana makalenin Türkçe’sini teknik bir arıza nedeniyle sunamıyoruz, İngilizce’siyle idare edin.

Sergei Eisenstein + Grigory Alexandrov ikilisinin Potemkin Zırhlısı filmi 1925’te ilk kez gösterime girdiğinde sadece Moskova’da tek bir sinemada ve sadece bir hafta oynatılır. Halktan ilgi görmez. Bolşevik hükümet de kendi siparişleri olmasına rağmen filmi desteklemez. Film depoyu boylar. Ardından Mayakovsky’nin araya girmesiyle negatifler depodan alınır ve Berlin’e gönderilir. Ünlü Alman yönetmen Piel Jutzi tarafından 45 km’yi bulan negatifler baştan aşağı yeniden trim edilir ve 1.7 km uzunluğunda izlenebilir bir film oluşturulur. Uluslararası bir PR çalışmasıyla Douglas Fairbanks Sr., Mary Pickford gibi zamanın Hollywood ünlülerinin, elçilerin, konsolosların katılımıyla film 17 Aralık 1926’da Berlin’de gösterilir. Berlin’deki galayı izleyen günlerde Amerikan ve İngiliz basınının da eşgüdümlü parlatmasıyla film bir sanat başyapıtı olarak, Sergei Eisenstein da bir deha olarak dünyaya tanıtılır. Continue reading ““Bejin Çayırı”, Shumyatsky ve Babel’i idama götüren bir test miydi? – Ali Polat, Engin Kurtay”

Was “Bezhin Meadow” a test bringing Shumyatsky and Babel to execution? – Ali Polat, Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

1st Appendix to our article “Understanding the prodigy of Sergei Eisenstein

In 1925 The film Potemkin Battleship of Sergei Eisenstein + Grigory Alexandrov was only shown in Moscow in just one cinema and only for a week. People were not interested. The Bolshevik government did not support the film even though it was its own orders. The film was removed to storage. Then, with the intervention of Mayakovsky, the negatives were taken from the depot and sent to Berlin. The famous German director Piel Jutzi was commissioned to re-trim the 45 km long negatives to reform a viewable 1.7 km movie. With an international PR work, the film was shown in Berlin on December 17, 1926 with the participation of Hollywood celebrities like Douglas Fairbanks Sr., Mary Pickford and embassies, consuls from various countries. In the days following this glaze in Berlin, the film was introduced as a masterpiece of art and Sergei Eisenstein as a genius all over the world, with the coordinated publications of the American and British press. Continue reading “Was “Bezhin Meadow” a test bringing Shumyatsky and Babel to execution? – Ali Polat, Engin Kurtay”

Understanding the prodigy of Sergei Eisenstein – Ali Polat, Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Tamiji Naito, Boris Pasternak, Eisenstein, Olga Tretyakova, Lilya Brik, Mayakovsky…


Note: This study is being elaborated by revisions and appendixes. The Log of revisions is located at then end of the article.

Known for his leftist identity, Ken Livingston’s victory in London municipal elections in 2000 created excitement in the left circles in the UK as well as around the world. One detail that escaped from the eyes was that Ken Livingston participated the municipal elections as an independent candidate from the party, even though he was a member of the Labor Party. Simple tactical explanations were invented to explain this strangeness. We can, however, try to better understand this tactical choice through Eisenstein’s story we present below, within the framework of deep decomposition on the left, whose roots go back to 1908 and 1916.

Continue reading “Understanding the prodigy of Sergei Eisenstein – Ali Polat, Engin Kurtay”

Rusya’dan Notlar -2 – Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies


USS Donald Cook: Karadeniz’in ortasında kalakalmış bir kurbanlık koyun..

Rostov-on-Don’da Pushkinskaya Caddesi’nde yürüyüş yapmak başlıbaşına bir keyif. Burası, araç trafiğine kapalı, ağaç ve çiçekleriyle ve her köşebaşında kahve satan kulübeleriyle, park kıvamında, kent sakinlerinin bisiklet, paten, kaykaylarla gezdikleri popüler bir cadde. Kentin rekreasyon alanlarıyla ilgili olarak burada özellikle vurgulamaya değer ayrıntılar şöyle: Continue reading “Rusya’dan Notlar -2 – Engin Kurtay”

Rusya’dan Notlar -1 – Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies


Uliana Lopatkina

– “Yarın akşam baleye gidelim mi?
– “Harika, gidelim tabii ki!” dedim.
– “Nasıl yani, bale seviyor musun? Sıkılmanı istemem.
– “Niye sevmeyeyim ki?
– “Türkler bale sevmez diye bilirim
– “Haberin yok galiba, Türk konservatuarları ve İstanbul Devlet Opera Balesi Avrupa’da başa yarışır.Continue reading “Rusya’dan Notlar -1 – Engin Kurtay”

Feminism having turned to its opposite and Zizek’s warnings

The good, the bad and the ugly (Kollontai, Goldberg and Steinem)

Professor Zizek’s article that has recently been published in Russian Times with the title Sex in the modern world: Can even a ‘yes, yes, yes’ actually mean ‘no?’” provides a sound framework for rethinking on the impasses of nowadays feminism. At the end of the article, Lewinsky’s statements as referred by the Professor, exemplify the main theme of the #metoo movement. This theme is typically as follows: there is always a “strong” man on stage … either a famous businessman, or artist, actor, TV commentator, a man with a career and wealth or so … and the campaign is typically aiming to judge the man’s using his power on women for sex.

Continue reading “Feminism having turned to its opposite and Zizek’s warnings”

Karşıtına dönüşen feminizm ve Zizek’in uyarısı

İyi, kötü ve çirkin (Kollontai, Goldberg ve Steinem)

Geçenlerde Sendika.org’da yayımlanan Profesör Zizek’in Modern dünyada cinsellik: “Evet, evet, evet” aslında “hayır” anlamına gelebilir mi?” başlıklı makalesi, feminizmin çıkmazları üzerine etraflıca düşünmek için sağlam bir çatı oluşturuyor. Yazının sonunda ele alınan Lewinsky’nin beyanları #metoo hareketinin ana temasını örnekliyor. Ana tema şöyle : sahnede hep “güçlü” bir erkek var… bu ünlü bir işadamı, sanatçı, aktör, TV yorumcusu, yani kariyerli ve varlıklı bir erkek olabiliyor… ve kampanya tipik olarak erkeğin bu gücünü kadınlar üzerinde seks için kullanmasını yargılıyor.

Continue reading “Karşıtına dönüşen feminizm ve Zizek’in uyarısı”

Venja’nın Moskova-Petushki Yolculuğu – Dr. Nicoleta Marinescu

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies


Venedikt Yerofeyev’in Venja’sı…

Dr. Nicoleta Marinescu’nun Rus yazar Venedikt Yerofeyev’in geçtiğimiz aylarda Türkçe’ye çevrilen ve tiyatrosu da oynanan Moskova-Petushki kitabı üzerine incelemesini yayımlıyoruz. Türkiye’nin iç siyasetini de yakından izleyen Dr. Marinescu, Yerofeyev’in kahramanı Venja’da betimlediği “gerici aydın” pozisyonunu Türkiye’nin yakın zamana kadar medya, akademi ve siyaset dünyasında egemen olmuş sivil-toplumcu-liberal-solcu postmodern aydın tipine benzetir. Dr. Marinescu, Yerofeyev’in bu kült yapıtına alışılmıştan çok farklı bir okuma ile yaklaşır: aydınlanma pusulasını kaybetmiş entelektüelin trajedisine de ışık tutarken diğer yandan kendiyle yüzleşecek cesareti bulması halinde oyunun trajik bir sonla bitmeyebileceğini, uyanışla devam edebileceğine işaret eder. Continue reading “Venja’nın Moskova-Petushki Yolculuğu – Dr. Nicoleta Marinescu”

Alex Krainer speaks on Bill Browder and the Magnitsky Act

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies


Bill Browder, the Magnitsky Act, and anti-Russia sanctions: Interview with Alex Krainer, by Sott Media.

Bill Browder, the false crusader for justice and human rights and the self-styled No. 1 enemy of Vladimir Putin has perpetrated a brazen and dangerous deception upon the Western world. This book traces the anatomy of this deception, unmasking the powerful forces that are pushing the Western world toward yet another great war with Russia.

Alex Krainer
THE KILLING OF WILLIAM BROWDER
Equilibrium, Monaco, 2017

Kazın ayağı taraklıdır

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Üstte: Açlıktan ölen ayıya ağlayan Kanadalı Paul Nicklen
Altta: Kanada’da fok katliamı

Bilgi sermaye son derece kaygan, değeri sıfırlanabilen, yenilenen, kopyalanan bir üretim aracı olduğu için, rantiye hale geldiğinde bu pozisyonunu ancak devlet koruması altında sürdürebilir. Bu nedenle bilgi sermaye oligarşisi, bu korumayı sağlamak yerine, bilgi rantını sınırlayan ya da engelleyen merkeziyetçi-devletçi rejimlerle de amansız bir çelişki halindedir. Bu temel çelişkiyi ilerici ve gerçekçi sol politikalara tedavül etmek için solcunun önce ırkçı, etnik, kültürel, yerelci, kimlikçi siyaseti bir yana bırakmasi, elde hazır kurumsal ve hukuki araçlarını, sistemin karşılayamadığı vaadleri son noktasına kadar götürecek şekilde kullanması gerekir. Aksi takdirde tahteravallinin yanlış tarafına basmaya devam edeceğinden, bu çelişkiyi sol değil -daha önce de olduğu gibi- devletçi keynesçi ekonomi politikaları çözecektir. Continue reading “Kazın ayağı taraklıdır”

“For the peasants, the king was an utterly sacred figure. His abdication gave moral sanction for redistribution” – Mikhail Davydov

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Historian Mikhail Davydov speaks on Russias ways of development prior to 1917 !

This interview had been made by Andrew Borzenko and originally published by meduza.io, on January 13th, 2018 at 11:38

Debates about the February and October revolutions of a century ago took up all of 2017: was it possible to avoid them? Was it possible to avoid the Civil war? Why, did Russia, after overthrowing the autocracy, soon turn out to be a totalitarian country?

Summing up the points of this discussion, “Medusa” spoke to professor Mikhail Davydov, historian at the School of History School of Economics who in November became the winner of the Yegor Gaidar Award for the book “Twenty years before the Great War. Russian modernization Witte – Stolypin.”

Continue reading ““For the peasants, the king was an utterly sacred figure. His abdication gave moral sanction for redistribution” – Mikhail Davydov”

The new ideological warfare between etatism and globalism

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

At Left: The “English” Ivan the Terrible, the CEO of Muscovy Company, a “globalist”
At Right: Peter the Third, who was betrayed and dethroned by his wife, an “etatist”

What is the real stake behind the over-romanticising of October Revolution by The New York Times? It is also noticeable that Putin’s regime overlooks Lenin and the October Revolution. Is a new propanganda warfare on re-writing history between American establishment and Russian regime coming out? Could we link this warfare to Trump’s election and his neo-keynesian economy-politics aiming to overcome the current (2008) “great depression”? And the rise of Russia as the new global power undertaking huge infrastructures namely the New Silk Road, Yamal Project, Shanghai Five, rebuilding the Eurasia-centered World system as the new global converging market? Continue reading “The new ideological warfare between etatism and globalism”

Kasabanın sırrı ve dört koridor

JOINT ARTICLE WITH PROF ŞENER ÜŞÜMEZSOY
THE REDSKIN!!!!

Putin, Sochi’de kasabanın sırrını açıklarken…

Kültür-kimlik siyasetçisinin ‘halk’ dediği şeyin, aslında ‘demokrasi’ kavramındaki ‘demos’a isabet etmediğini tespit etmemiz gerekir. Kültür-kimlik siyasetçisinin dilindeki ‘halk’, türlü politik adapçı isimlendirme cambazlıklarıyla bireye kadar bölünebilen ve gerçekte karşılığı olmayan bir şeydir. ‘Demokrasi’ kavramındaki ‘demos’a karşılık gelen ‘demokratik hak’ ise, ortak bir coğrafyayı ve bu coğrafya üzerinde yaşayan insan topluluğunun (demos’un) bu ortak coğrafyayı paylaşmasından kaynaklı ortak sorunlarıyla başetmek için belirledikleri hak ve sorumluluklara işaret eder. Öyleyse kültür-kimlik siyasetçisinin ‘Demokratik hak’ dediği şey, daha en baştan ‘demokrasi’ sözcüğünün anlamıyla (analitik düzeyde) çelişir: her türlü ayrılık/özerklik talepleri daha en baştan coğrafya ortaklığını ve bu ortaklıktan kaynaklı sorunları yadsımasıyla -tanımdan hareketle- ‘demokratik’ değildir. Dolayısıyla bunu savunmak her durumda ‘demos’un üstünden ve havadan bir konuşma biçimidir.

Continue reading “Kasabanın sırrı ve dört koridor”

Cinselliğin Politikası (olmaz) – Bölüm 4 – Prof Slavoj Žižek

Bizim üzerinde çalışacağımız asıl eksen, bu ortadaki iki “normal” arasındaki çatışma eksenidir [y ekseni]. Meselemiz, ortadaki bu iki kampın her ikisinin de kendi tarafındaki aşırı versiyonunu görmezden gelerek bununla hesaplaşmaktan yan çizmesidir. Ilımlı-muhafazakar müslümanlar müslümanlığın IŞİD-Boko Haram tipi baskıcı barbar versiyonunu görmezden gelir, benzer şekilde kadın ve gey haklarının “açık fikirli” savunucuları da LGBT+’nın maskaralıklarını görmezden gelir. Ortadaki bu her iki kamp da, kendi taraflarından üreyen bu aşırı uçların kendi [dünya kurgularında, kuramlarında] çözümsüz bıraktıkları noktalardan üreyen arızalar olduğunu tartışmak istemezler.

Continue reading “Cinselliğin Politikası (olmaz) – Bölüm 4 – Prof Slavoj Žižek”

Sexual is (not) Political – Part 4 – Prof Slavoj Žižek

The opposition between the sexual politics (“biopolitics” in Foucaultian terms) of religious fundamentalism (whose extreme cases are ISIS and Boko Haram) and the radicalism of LGBT+ forms an axis of excesses from which one should distinguish another axis [axis-y], the one of the opposition between the two “normal” (and much more predominant) stances, the “normal” conservative family ideology which is ready to deplore the extremist excesses [the red curve], and the “normal” stance of liberal permissiveness which supports feminism and gay rights but prefers to mockingly dismiss the excesses of LGBT+ [the blue curve].

The basic axis is this one [y]. And each of its two opposed poles [the closer peaks to y-axis of both red and blue curves] tends to dismiss its radicalized version (Muslim-style extreme subordination of women is rejected by moderate-conservative Muslims; the excessive measures advocated by LGBT+ are also rejected by the mainstream advocates of women’s rights and of gay rights). Each side rejects such extremes as its own pathological outgrowth, as something belonging to those who have lost the proper human measure.

Continue reading “Sexual is (not) Political – Part 4 – Prof Slavoj Žižek”

Emperyalizmin Tahta Atları – Atilla İlhan, Engin Kurtay

tmp_8592-Ayiti21507548804.jpg

Haiti Devrimi: “Batılının kendi iç çelişki ve çatışmalarından türeyen evrensel değerleri, sömürgeci Batılıya karşı kullanan Devrim!

ÖNSÖZ: Profesör Zizek’in Attawapiskat örneği, buna karşılık başarılı bir modernizasyon örneği olarak Köy Enstitüleri örneği, ve bunların yanında emperyalizmin güncel tahta atları olarak siyasal ve – sözde – “ılımlı” islami endoktrinasyon kurumları olarak ortaya çıkan cemaat okulları örneğinin yanında Özel Yabancı Okulların durumunu da bugün yeni baştan tartışmaya başlamak gerekiyor. Cemaat okulları gibi, Lozan Antlaşması’nın söküp atamadığı bu eğitim kurumları da Profesör Zizek’in hedefine koyduğu “politik adap” (“political correctness”, kısaca “PC”) çizgisinde mealci, tevsirci, küreselleşmeci / batı uşağı “entelektüeller” yetiştirdiler.

Çözüm tabii ki İmam Hatip eğitiminde değildir. Türkiye Cumhuriyeti artık çağdaş uygarlık düzeyinde kendi eğitim sistemini tasarlama ve uygulama deneyimine sahiptir: Köy Enstitüleri’nden sonra Fen Liseleri, Anadolu Liseleri vb çok güçlü örnekler ortadadır. Batılılaşma için Batılının eğitiminden medet umulamaz. Özel Yabancı Okullar kapatılmalıdır. Konuya doğrudan isabet eden aşağıdaki yazı 2000 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yer aldı.

Cumhuriyet, 19 Temmuz 2000, Arka Sayfa – tıkla ve pdf olarak indir!

Cumhuriyet, 21 Temmuz 2000, Arka Sayfa – tıkla ve pdf olarak indir!

Continue reading “Emperyalizmin Tahta Atları – Atilla İlhan, Engin Kurtay”

Cinselliğin Politikası (olmaz) – Bölüm 3 – Prof Slavoj Zizek

tmp_7887-gorsel-4863370659

LGBT trendi standard kabul edilmiş cinsel karşıtlığın “yapı çözümlemesini” (deconstruction) yapabilir. İç gerilim ve tutarsızlıkları içinde tarihsel varoluş koşullarını göstererek, cinsel ayrımı kendiliğinden verili bir varoluşsal özelliğimiz olmaktan da çıkarabilir (de-ontologize). Ne var ki bütün bu doktrin, sayısız cinsel tercihin zorla ikili cinsel karşıtlığa (kadın ve erkek) sıkıştırılmış olduğunu, eğer ki bu ikili karşıtlıktan, yapay ve sıkı sıkıya belli kılıflardan sıyrılabilirsek özgürleşeceğimiz varsayımına dayanır. Neymiş efendim, hele ki şu ikili karşıtlıktan kendimizi kurtaralım, işte o zaman kendimizi gey, çiftcinsiyetli, ya da her neysek, o şekilde kendimizi bulabilirmişiz… Lacancı formül ise kazın ayağının hiç de öyle olmadığı söyler: karşıtlık (antagonizm) ve buna bağlı iç gerilim zaten cinselliğin temel kurucu ögesidir ve bu nedenle başka hiç bir tercihin hakikatine indirgenemez. Ne kadar farklı sınıflandırmalar yaparsanız yapın, bu iç gerilimi boşaltamazsınız. Continue reading “Cinselliğin Politikası (olmaz) – Bölüm 3 – Prof Slavoj Zizek”

The Villages Institutes in Turkey – Deniz Gül

TERMPAPER SUBMITTED TO THE COURSE “TURKISH POLITICAL STRUCTURE”, DR IBRAHIM SAYLAN, FACULTY OF BUSINESS, DEPARTMENT OF INTERNATIONAL RELATIONS, DOKUZ EYLÜL UNIVERSITY, IZMIR.

tmp_21005-koy-enstituleri-muzik-81276625604

Abstract:

This paper will discuss and evaluate the Village Institutes experience in Turkey. This Paper begins by analyzing the historical context of the period and moves on the evaluation of the general characteristics of Village Institutes. In the part of the general characteristic, I have tried to observe both sides’ views (peasants and governors) equally. This part also include the specific features of İsmail Hakkı Tonguç, and generally try to explain why and how does village institutes maintain itself enough to go on with. Finally, I will try to explain the story of closure process and evaluate the outcome and process assessment. Continue reading “The Villages Institutes in Turkey – Deniz Gül”

Sexual is (not) Political – Part 3 – Prof Slavoj Zizek

tmp_7887-gorsel-4863370659

Although the LGBT trend is right in “deconstructing” the standard normative sexual opposition, in de-ontologizing it, however, it reduces this tension to the fact that the plurality of sexual positions is forcefully reduced to the normative straight-jacket of the binary opposition of masculine and feminine, with the idea that, if we get away with this straight-jacket, we will get a full blossoming multiplicity of sexual positions (LGBT etc.), each of them with a full ontological consistency: once we get rid of the binary straight-jacket, I can fully recognize myself as gay, bisexual, or whatever. From the Lacanian standpoint, however, the antagonistic tension is irreducible, it is constitutive of the sexual as such, and no amount of classificatory diversification and multiplication can save us from it. Continue reading “Sexual is (not) Political – Part 3 – Prof Slavoj Zizek”