Nymphomaniac’ta Zizek replikleri

Originally published on Sendika10.org.

Danimarkalı ünlü yönetmen Lars Von Trier’in yönettiği Nymphomaniac, Joe adlı kadının 50. yaşına kadar görüp yaşadığı cinsel deneyimlerini konu alıyor. Yalnız yaşayan yaşlı adam Seligman, sokakta yaralı halde bir kadın bulur. Kadını eve getirdiğinde her yerinde darp izleri olduğunu ve dayak yediğini görür. Seligman, Joe’yu evinde misafir eder, yatırır ve yaralarına pansuman yapar.  Bu sırada kadın yaşlı adama hayat hikayesini anlatmaya başlar. Continue reading “Nymphomaniac’ta Zizek replikleri”

Savcı Muammer Akkaş’tan sol ne öğrenmeli?

Originally published on Sendika10.org.

Bir filozof nasıl ki düşünce üretir, şair şiir, din adamı vaaz, profesör ders kitabı üretir… Bir cani de cürüm üretir.  Bu son üretim alanıyla toplumun bir bütün olarak işleyişi arasındaki bağlantıya daha yakından bakmak pek çok önyargı üzerine bizi yeni baştan düşünmeye itecektir. Cani yalnızca cürüm üretmez, ayrıca ceza yasasını da üretir, bunun yanında ceza yasası üzerine ders veren profesörü, yine bu profesörün dersini vermek üzere yazmak zorunda bulunduğu ve bir meta olarak piyasada satılan ders kitabını da üretir.  Kişisel alanda zevkler üretmesinin yanında bu etkinlik toplam ulusal varlığı da artırıcı bir etki yapar. (…) Dahası, cani bütün polis teşkilatını, mübaşirinden, celladından yargıcına kadar bütün ceza yargılaması sistemini de üretir. Bütün bu farklı işkolları, toplumsal işbölümünde farklı gereksinimler yaratır ve bu gereksinimlerin karşılanması sürecinde insan zihni değişik yetenekler kazanır. Sadece işkence uygulamaları bile mekanik alanda büyük buluşlara vesile olmuş, onuruyla işini yapan pek çok ustayı bu mekanik aygıtların üretiminde istihdam etmiştir.  Cani, kamuda vicdani ve estetik duyguların da üretimesini kışkırtır: sadece ceza yasası üzerine yazılan ders kitaplarını, ceza yasasını, adliyeyi, yargıçları değil, bunun yanında sanatı, edebiyatı, romanları (…) da üretir. Cani, burjuva gündelik yaşamındaki güvenlik duygusunu ve yeknesaklığı bozarak, huzur bozucu gerilimler üreterek, düzene dinamizm getirerek, düzenin işleyişi için gerekli rekabet duygusunu ayakta tutar. Böylece üretici güçler için bir “uyaran” işlevi görür.
(Marx’s Economic Manuscripts of 1861-63 Part 3 Relative Surplus Value – www.marxists.org/archive/marx/works/1861/economic/ch33.htm – Çeviri bana ait). Continue reading “Savcı Muammer Akkaş’tan sol ne öğrenmeli?”

Hükümet/Cemaat çatışmasından sol ne öğrenmeli?

Originally published on Sendika10.org.

Söz konusu savaş, sistemin gerçeği  ile kendi iddia ve ilkeleri arasındaki makasın açılmasıyla ortaya çıkan savaştır. Sol siyaset, safların bu yeniden uzlaşma olasılığını meşru yollardan nasıl bertaraf edeceği üzerine kafa yormalı, açılan makasın yeniden kapanmasına izin vermeyecek şekilde sürece müdahale etmelidir Continue reading “Hükümet/Cemaat çatışmasından sol ne öğrenmeli?”

Taksim komünü: hatalar ve bundan sonra yapılması gerekenler

Originally published on sosyalistforum1.net.

17 Ekim 2018 – Olaydan 5 yıl sonra Olayı yeni baştan bir değerlendirme notu: Bu yazıda, Taksim Komünü’nün eksikleri, başarısızlıkları, yetersizlikleri, olayın gerçekleştiği andaki bakışla ele alınmıştı. Bugün ise bu yazıda sıralanan tespit ve eleştirilerin isabetli olmakla beraber çok naif olduğunu görüyoruz. Bugün Gezi olayının bir kitle manipülasyonu ürünü olduğu ortaya çıkmakla beraber, Gezi için tespit edilen bu durumun aslında tarihte de bir istisna olmadığını, bütün kitle hareketlerinin birer “mühendislik” ürünü manipülasyon olduklarını görmekteyiz. Çakma “deha” Sergei Eisenstein üzerine son dönemde yürüttüğümüz kapsamlı araştırma, bize, kitle hareketine hiç bir otantiklik atfedilemeyeceğini öğretiyor. Bu çerçeveden bakınca, Gezi günlerinde yaptığımız bu tespitler bugün hem çok isabetli hem de bir o kadar beyhude ve naif görünmektedir. Çünkü kitle hareketlerinin rotasını “kitle” belirlemez. Kitle “özne” değildir ve “özne” olamaz. Kitle hareketinin rotasını manipülatörler belirler. Manipülatörün gerçek misyonu ile kitlenin olaya dair ortalama/bileşke kanaati ise, hiç bir zaman örtüşmez. Bu “kayma”/çaprazlık ise, kitlesel/toplumsal bir olgunlaşma/bilinçlenme sorunu değildir, yapısaldır, insanın biyolojik, evrimsel, primat kökeniyle ilgili değişmez bir gerçektir. Kitle hareketi her zaman “geridir”, kitleyi (gerçek bir linç olayı gerçekleşmese bile) linç refleksleri yönetir. Dolayısıyla kitle hareketine ilerici bir hikmet, hakikat vs atfetmek hatadır – Bu yazı henüz 15/06/2013 akşamı Gezi Parkı’ndaki direnişçilerin çadırları dağıtılmadan önce Taksim Komünü günlerinde kaleme (kalem artık geçen yüzyılda kaldı, “klavyeye” demek daha doğru) alınmış, yaklaşık on gün herhangi bir yayın kanalı bulamadan bekledikten sonra 21/06/2013 tarihinde sosyalistforum.net’de yayımlanmıştır. Continue reading “Taksim komünü: hatalar ve bundan sonra yapılması gerekenler”

Zizek: Etkiler ve tepkiler

Originally published on Sendika10.org.

Kalem korosunu öttüren her zaman para değildir, aşağıda anlattığımız durumda, entelektüellerin skolastik kaygısıdır…

Prof Slavoj Zizek’in son ziyareti (27-28 Ocak 2012) büyük yaygara kopardı. Ziyaretten önce hakkında çıkan “Osmanlıcı”, “Oryantalist” yakıştırmaları nedeniyle övgü ve yergilerle zaten gündemdeydi. Mimar Sinan Üniversitesi’nde iki saat süren argüman fırtınası ise kimseyi memnun etmedi: İslamcı basın aradığını bulamadığı için sustu; Nuray Mert önceki yergilerine yeni malzemeler ekledi; ama asıl önemlisi bu kez Zizek siyasal etnik sol basının şimşeklerini üzerine çekti: BirGün Gazetesi bir günde (5 Şubat 2012 Pazar) üç yergi yazısı yayımlayarak Zizek’i en çok topa tutma rekoruna sahip oldu. Continue reading “Zizek: Etkiler ve tepkiler”