Feminism having turned to its opposite and Zizek’s warnings

The good, the bad and the ugly (Kollontai, Goldberg and Steinem)

Professor Zizek’s article that has recently been published in Russian Times with the title Sex in the modern world: Can even a ‘yes, yes, yes’ actually mean ‘no?’” provides a sound framework for rethinking on the impasses of nowadays feminism. At the end of the article, Lewinsky’s statements as referred by the Professor, exemplify the main theme of the #metoo movement. This theme is typically as follows: there is always a “strong” man on stage … either a famous businessman, or artist, actor, TV commentator, a man with a career and wealth or so … and the campaign is typically aiming to judge the man’s using his power on women for sex.

Continue reading “Feminism having turned to its opposite and Zizek’s warnings”

Karşıtına dönüşen feminizm ve Zizek’in uyarısı

İyi, kötü ve çirkin (Kollontai, Goldberg ve Steinem)

Geçenlerde Sendika.org’da yayımlanan Profesör Zizek’in Modern dünyada cinsellik: “Evet, evet, evet” aslında “hayır” anlamına gelebilir mi?” başlıklı makalesi, feminizmin çıkmazları üzerine etraflıca düşünmek için sağlam bir çatı oluşturuyor. Yazının sonunda ele alınan Lewinsky’nin beyanları #metoo hareketinin ana temasını örnekliyor. Ana tema şöyle : sahnede hep “güçlü” bir erkek var… bu ünlü bir işadamı, sanatçı, aktör, TV yorumcusu, yani kariyerli ve varlıklı bir erkek olabiliyor… ve kampanya tipik olarak erkeğin bu gücünü kadınlar üzerinde seks için kullanmasını yargılıyor.

Continue reading “Karşıtına dönüşen feminizm ve Zizek’in uyarısı”

Kazın ayağı taraklıdır

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Üstte: Açlıktan ölen ayıya ağlayan Kanadalı Paul Nicklen
Altta: Kanada’da fok katliamı

Bilgi sermaye son derece kaygan, değeri sıfırlanabilen, yenilenen, kopyalanan bir üretim aracı olduğu için, rantiye hale geldiğinde bu pozisyonunu ancak devlet koruması altında sürdürebilir. Bu nedenle bilgi sermaye oligarşisi, bu korumayı sağlamak yerine, bilgi rantını sınırlayan ya da engelleyen merkeziyetçi-devletçi rejimlerle de amansız bir çelişki halindedir. Bu temel çelişkiyi ilerici ve gerçekçi sol politikalara tedavül etmek için solcunun önce ırkçı, etnik, kültürel, yerelci, kimlikçi siyaseti bir yana bırakmasi, elde hazır kurumsal ve hukuki araçlarını, sistemin karşılayamadığı vaadleri son noktasına kadar götürecek şekilde kullanması gerekir. Aksi takdirde tahteravallinin yanlış tarafına basmaya devam edeceğinden, bu çelişkiyi sol değil -daha önce de olduğu gibi- devletçi keynesçi ekonomi politikaları çözecektir. Continue reading “Kazın ayağı taraklıdır”