October filminin fantezi evreni – Ali Polat, Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Rusya halkı, sağda solda düzenlenen birkaç cılız etkinlik dışında 7 Kasım 2017’yi normal bir gün gibi geçirdi. Komünist partinin yaptırdığı bir ankete göre Rusya halkının %58’i Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümünden habersizdi (1).

Oysa Sovyet döneminde 7 Kasım, büyük törenlerin yapıldığı bir tatil günüydü.

Bağımsız Rus Tv kanalının editörü, belgesel film yapımcısı Mikhail Viktorovich Zygar, Rus basınının Ekim Devrimi’ne kayıtsız kalmasına çok şaşırdığını söylemişti (2).

Rusya Devlet Başkanı V. Putin, 7 Kasım’dan dört gün önce (3 Kasım 2017) Ekim Devrimi’nin kendi tarihlerinin karışık bir parçası olduğunu ve bu tarihe tarafsız ve saygılı davranılması gerektiğini söyledi (3). Continue reading “October filminin fantezi evreni – Ali Polat, Engin Kurtay”

‘Roma’ filminin otopsisi: Alfonso Cuaron kendi başyapıtını neden kötüledi? – Ali Polat, Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Not: Bu çalışma ilk olarak Sendika.org’da yayımlanmıştır.

Ticari bakımdan fiyasko olan bir film neden bu kadar büyük bir bütçeyle desteklendi? Halkın filme ilgisizliği, melezleşme sürecinde geçmiş yıllara göre artık gündemin alt sıralarına düşmüş olan yerli X beyaz ayrımı ve ayrımcılığının gündemin yeniden üst sıralarına taşınmasına karşı içten içe bir tepki miydi?

Modern-post-modern dünyada, kaynağını Troçki’nin sanat doktrininden alan sanat-siyaset ilişkisi de en az sanat-piyasa ilişkisi kadar yozdur. Troçki sanatta her türlü formalizmi reddeder. Sanat eğitimine, sanatta kurumsallaşmaya, devlet aygıtının sanatçıyı himayesine karşıdır. Continue reading “‘Roma’ filminin otopsisi: Alfonso Cuaron kendi başyapıtını neden kötüledi? – Ali Polat, Engin Kurtay”

“Bejin Çayırı”, Shumyatsky ve Babel’i idama götüren bir test miydi? – Ali Polat, Engin Kurtay

Istanbul Institute of
Russian and Sovietic Studies

Bu makale daha önce yayımladığımız “Sergei Eisenstein’ı anlamak” başlıklı ana makaleye birinci ektir. Bu ana makalenin Türkçe’sini teknik bir arıza nedeniyle sunamıyoruz, İngilizce’siyle idare edin.

Sergei Eisenstein + Grigory Alexandrov ikilisinin Potemkin Zırhlısı filmi 1925’te ilk kez gösterime girdiğinde sadece Moskova’da tek bir sinemada ve sadece bir hafta oynatılır. Halktan ilgi görmez. Bolşevik hükümet de kendi siparişleri olmasına rağmen filmi desteklemez. Film depoyu boylar. Ardından Mayakovsky’nin araya girmesiyle negatifler depodan alınır ve Berlin’e gönderilir. Ünlü Alman yönetmen Piel Jutzi tarafından 45 km’yi bulan negatifler baştan aşağı yeniden trim edilir ve 1.7 km uzunluğunda izlenebilir bir film oluşturulur. Uluslararası bir PR çalışmasıyla Douglas Fairbanks Sr., Mary Pickford gibi zamanın Hollywood ünlülerinin, elçilerin, konsolosların katılımıyla film 17 Aralık 1926’da Berlin’de gösterilir. Berlin’deki galayı izleyen günlerde Amerikan ve İngiliz basınının da eşgüdümlü parlatmasıyla film bir sanat başyapıtı olarak, Sergei Eisenstein da bir deha olarak dünyaya tanıtılır. Continue reading ““Bejin Çayırı”, Shumyatsky ve Babel’i idama götüren bir test miydi? – Ali Polat, Engin Kurtay”